ASALA Terörü’nden PKK Terörü’ne
Cumhuriyet döneminde, 1965 yılına kadar, bazı önemsiz hareketler dışında güncelleşmeyen ve siyasi platformlara getirilmeyen Ermenilik konusu, yurtdışında 1965 yılından itibaren çeşitli siyasi nedenlerin ve Ermenileri kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmak isteyen bazı odakların da etkisiyle yeniden işlenmeye başlanmıştır. Başta Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Yunanistan ve Lübnan olmak üzere, birçok ülkenin sözde Ermeni katliamının 50. yıl dönümü olarak benimsedikleri 1965 yılında Ermeniler, bulundukları ülkelerde kiliseleri, eğitim ve öğretim kurumları, siyasi ve sivil bütün kuruluşları ile harekete geçerek 50. yıl dönümünde 24 Nisan 1915’i “Ermeni Soykırım Günü” olarak ilan ettiler. Bundan sonra sıra intikam ve eylem safhasına gelmişti. İlk eylem Amerika’da başladı. 27 Ocak 1973’te Santa Barbara’da Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir, elinde bulunan II. Abdülhamit’e ait bir tabloyu, Türkiye’ye armağan etmek istediğini bildiren, Gourgen (Karakin) Yanikyan adlı yaşlı bir Ermeni göçmeni tarafından vurularak öldürüldü. Yanikyan, 1919’da Fransızlar Adana’yı işgal edince şehir valisi Kemal Bey’i süngüleyerek öldürmüş, sonra yakalanmış, fakat işgal kuvvetleri tarafından kaçırılmıştı. 54 yıl sonra Santa Barbara cinayetini işleyen Yanikyan, daha önce hazırlamış olduğu 118 sayfalık mektubunu “California Courrier” göndererek özetle Ermeni gençlere, “Türk temsilcilerinin öldürülmesini, her yerde Ermeni sorununun gündemde tutulmasını” vasiyet ediyordu. Vasiyetin yerine getirilmesinde geç kalınmadı. 1975 yılında, kuruluş fikrini ve psikolojik desteğini Hınçaklar’dan alan, Marksist-Leninist fikirleri savunan Ermeni terör örgütü ASALA (Armanian Secret Army for Liberation of Armenia – Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu) kuruldu. Bu bağlamda, geleneksel Ermeni terörünün bir bütünlük içerisinde devam ettiği görülmektedir. Bu dönemde, Ermeni terörizmi içerisinde etkisini en fazla gösteren, Marksist-Leninist bir terör örgütü olan ASALA, amaçlarını özetle; Türkiye’nin sözde Ermeni katliamını kabul etmesinin sağlanması, bu sebeple Türkiye’nin tazminat ödemesi, Türkiye’nin işgalindeki sözde Ermeni topraklarının kurtarılması, bu topraklar ile işgal altındaki komşu toprakların birleştirilmesi, Türkiye’nin diplomatik ve diğer amaçlı temsilciliklerinin fonksiyonlarının dünya sathında etkisiz duruma getirilmesi, sonuçta, sosyalist, demokratik ve devrimci bir hükümete sahip birleşik Ermenistan’ın kurulması şeklinde belirtmiştir. Silahlı mücadele ile propaganda stratejisini benimseyen örgütün, ilk kurbanı, 22 Ekim 1975’te Viyana’da Türkiye’nin Avusturya Büyükelçisi Daniş Tunalıgil oldu. 1975’ten 1984 yılına kadar 42 Türk diplomatını şehit eden ASALA, terörün en acımasız ve insanlık dışı uygulamalarıyla kendini göstermiştir. Bu dönemde, Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri ile Suriye ve Lübnan’da üsler edinen Ermeniler, Kıbrıs Rumları ve Yunanistan ile işbirliği içine girerek eylemlerini gerçekleştirmişlerdir. Bütün bunlar karşısında, Amerikan ve Avrupa kamuoyu ise, Ermeni terörüne karşı sessiz kalmayı yeğlemiştir. Ortadoğu’da, Kafkasya’da hesabı olan devletler Ermenileri gerektiğinde kullanmak ve kendi yanlarına çekebilmek için, onlara sempati ile bakıyorlar, Türkleri ise suçlu buluyorlardı. Nitekim Paris’te 1981 yılında Türk Elçiliğini basıp bir görevliyi de öldüren dört ASALA militanının duruşmasında Fransız Mahkemesi başkanı, bir mücadeleye katılan herhangi bir kişinin bu mücadeleye karşı olanlar tarafından “terörist” diye hitap edilebileceğini belirterek, davalılara “terörist” diye hitap edilmesini yasaklamıştır. Bu konuda Michail M. GUNTER: “Şurası açıktır ki, Ermeni terörizminin ana nedenlerinden birisi de, birçok devlet ve kişinin açıkça bu mücadeleyi desteklemesi ve teröristleri bu eyleme sürükleyen nedenlerin kabul edilmesi gerektiğini öne sürmeleridir…” der. ...Adem Beyin makalesinin devamını BURADAN okuyabilirsiniz